4 Eylül’de, 91 yaşında Milano’daki evinde hayata gözlerini yumdu. Armani’nin ölümüyle moda endüstrisi bir devri kapattı. Yarım yüzyılı aşkın kariyeriyle, giyim tarzını kökten değiştiren İtalyan tasarımcı, sadece kıyafetler tasarlamadı; modern erkek ve kadın silüetini yeniden şekillendirdi.
Armani, ünlülerin kalbini, Hollywood’un kırmızı halılarını fethetti ve küresel bir imparatorluk kurdu. Efsanenin ölümü, dünya çapında yankı uyandırırken, mirası, minimalist stili, zamansız zarafeti ve yenilikçi yaklaşımıyla yaşamaya devam ediyor.
Mütevazı gençlikten küresel imparatorluğa
Giorgio Armani, 11 Temmuz 1934’te İtalya’nın Piacenza şehrinde, memur bir ailenin üç çocuğundan ortancası olarak doğdu. İkinci Dünya Savaşı’nın zorlu yıllarında büyüyen Armani, patlamamış bir top mermisinin infilak etmesi sonucu ağır yanıklar aldı ve bir arkadaşını kaybetti. Bu travmatik olay, belki de onun disiplinli ve kararlı kişiliğini şekillendirdi. Başlangıçta tıp kariyeri hayali kuran Armani, A.J. Cronin’in idealist bir doktoru anlatan The Citadel romanından etkilenerek 1953’te Milano Üniversitesi’nde tıp eğitimi almaya başladı. Ancak bu eğitim üç yıl sonra askerlik nedeniyle yarıda kaldı. Verona’daki askeri hastanede çalışırken, Arena’daki sanatsal gösterilere katıldı ve modaya ilgisi burada başladı.
Askerlik sonrası, 1957’de Milano’nun ünlü La Rinascente mağazasında vitrin sorumlusu ve satış elemanı olarak moda dünyasına adım attı. 1960’larda Nino Cerruti’nin Hitman markası için erkek giyimi tasarlamaya başladı; işte burada hafif, yumuşak kumaşlarla deneyler yaparak gelecekte imzası olacak stilini şekillendirdi. 1973’te mimar Sergio Galeotti ile tanışması, hayatının dönüm noktası oldu. Galeotti’nin finansal desteğiyle 1975’te Giorgio Armani’yi kurdu ve ilk koleksiyonunu 1976 ilkbahar/ yaz sezonu için sundu. Bu koleksiyon, sade silüetleri ve nötr tonlarıyla moda dünyasında devrim yarattı. Armani, kariyeri boyunca bağımsızlığını korudu; şirketini halka açmayı veya büyük gruplara satmayı reddetti, bu da onu moda endüstrisinde diğerlerinden ayıran bir özellik oldu.
Koleksiyonları, moda tarihine damga vurdu. 1975’te ilk olarak erkek koleksiyonuyla başladı, 1981’de Emporio Armani’yi gençlere yönelik daha erişilebilir bir marka olarak tanıttı. 1991’de AX Armani Exchange’i ABD pazarına sundu, 2000’de Armani Casa ile ev dekorasyonuna girdi. Tasarımcı, spor dünyasında da iz bıraktı; İtalya Olimpiyat takımlarına, Chelsea futbol takımı ve Olimpia Milano basketbol takımına üniformalar tasarladı.
Armani’nin tasarım felsefesi, androjen estetik üzerine kuruluydu. Armani felsefeyi, “Erkeklerin imajını yumuşattım, kadınlarınkini sertleştirdim. Erkekleri kadın kumaşlarıyla giydirdim, kadınlar için erkeklerin güçlü takımını çaldım,” diye özetlemişti. Erkek giyiminde sert görünümlü ceketleri dönüştürdü; astarları çıkararak, omuzları yumuşattı ve rahat bir silüet oluşturdu. Bu yenilik, 1980’lerde ünlü oyuncu Richard Gere’in Amerikan Jigolo filminde giydiği Armani gömlekleriyle zirveye ulaştı ve film, Armani’yi Hollywood’un vazgeçilmezi yaptı. Kadın giyiminde güçlü görünen tasarımları popülerleştirdi; nötr tonlar, yumuşak omuzlar kullandı. 1980’lerde Diane Keaton ve Jodie Foster gibi yıldızlar bu tasarımları giyerek feminist bir moda tavrı yarattı. Armani, Hollywood’da bir efsaneydi. Dokunulmazlar, Şeytan The Devil Wears Prada gibi 100’den fazla filmin kostümlerini tasarladı; Lady Gaga, Sophia Loren, Brie Larson, Julia Roberts ve Cate Blanchett gibi yıldızları kırmızı halıda giydirdi.